Kasten yaralama (TCK m. 86) ile Neticesi Sebebiyle Ağırlaştırılmış Yaralama suçu ve cezası (TCK m.87/4), Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar bölümünde düzenlenmiştir.
Silahla Kasten Yaralama Sonucu Ölüme Neden suçunda uygulanacak cezayı belirleyebilmek için kasten yaralama suçunun temel şekli ve bir kısım nitelikli halleri düzenlendiğinden öncelikle 86. maddeye göre cezayı tayin etmek ve çıkan sonuca göre netice sebebiyle ağırlaşmış halden verilecek cezayı belirlemek gerekmektedir.
Kasten yaralama suçunda olduğu gibi bazı suç tiplerinde, kişinin kastettiğinden daha ağır veya başka bir neticenin gerçekleşmesi ayrıca yaptırıma tabi tutulur. Bu gibi hallerde esasen kişi suçun temel şekli bakımından kasten hareket etmiş, ancak kastettiği suçtan veya bu suçun neticesinden daha ağır veya başka bir netice meydana gelmiştir. Kuşkusuz, ceza sorumluluğu açısından failin temel suça ilişkin fiili ile meydana gelen ağır netice arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Bu konuda nedensellik bağı ile ilgili olarak ileri sürülen ölçütlerden yararlanılacaktır. Ayrıca meydana gelen netice, objektif olarak faile isnat edilebilir olmalıdır.
TCK’nın Kasten Yaralama Başlıklı 86. Maddesinin 3. fıkrasının e) bendinde; “kasten yaralama suçunun silahla, işlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır.” Demektedir.
Kişinin suç teşkil eden fiilinin kastedilenden daha ağır veya başka neticeye sebep olması mümkündür. 5238 sayılı Türk Ceza Kanunun Ceza Sorumluluğunun Esasları bölümünde haksızlığın bir gerçekleştirilme şekli olarak kast-taksir kombinasyonuna, yani netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara yer verilmiştir. Buna göre; TCK’nın Netice sebebiyle ağırlaşmış suç 23. Maddesinde; Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerektiği vurgulanmıştır.
TCK’nın 87. Maddesinde ise, neticesi sebebiyle ağırlaştırılmış yaralama suçu düzenlenmiştir. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçtan söz edilebilmesi için ilk şart, temel suç tipi bakımından kasten hareket edilmesidir. Bu temel suç tipi neticeli bir suç olabileceği gibi sırf hareket suçu da olabilir. İkinci olarak, failin gerçekleşen ağır veya başka netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekmektedir. Kanun, böylece kast-taksir kombinasyonu olarak da ifade edilen karma bir suç tipi oluşturmuştur. Bu karma suç tipi iki kademede gerçekleşmektedir. Birinci kademede kasten işlenen temel suç, ikinci kademede ise en azından taksirle sebebiyet verilen, daha ağır veya başka bir netice yer almaktadır. (1)
Bu maddenin yani TCK’nın 87. Maddesinin 4. Fıkrasında; “Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” Şeklinde düzenlenmiştir.
Bu hükmün uygulanabilmesi için failin fiilinin bir sonucu olarak mağdurun ölmüş olması gerekmektedir. Ancak failin öldürme kastıyla hareket ediyor olmaması gerekmektedir. Ölüme sebep olan kasten yaralama fiilinin icrai nitelikte olması mümkün olduğu gibi ihmali nitelikte olması da mümkündür. Diğer bir anlatımla, ihmali davranışla yaralama sonucunda ölüm neticesi meydana gelmişse de TCK.nun 87. maddenin 4. fıkrası uygulanacaktır.(2) Yaralama fiili ile gerçekleşen ölüm neticesi arasında illiyet bağı bulunmalı ve gerçekleşen ölüm neticesi objektif olarak faile isnat edilebilmelidir. Ancak ölüm neticesinin yaralama sonucunda hemen meydana gelmesi gerekli değildir. Yaralama fiili sonucu olması kaydıyla fiil ile ölüm neticesi arasına belirli bir zaman dilimi girmiş olsa dahi fiil ile netice arasında illiyet bağının varlığından ve neticenin faile objektif olarak isnat edilebilirliğinden söz edilebilir.(3)
Failin fiiline eklenen nedenler olmadan failin hareketi neticeyi meydana getirmeye elverişli ise fiil ile meydana gelen netice arasında illiyet bağı mevcuttur. Fiil tek başına ölümü meydana getirmeye elverişli olmamakla birlikte, mağdurda mevcut olup eklenen veya sonradan ortaya çıkan sebepler yüzünden ölüm meydana gelmiş ise, failin bu sebepleri bilip bilmediği, bilmiyorsa, bilmemesi sebebiyle kendisine kusur izafe edilip edilemeyeceği araştırılmalı ve sonucuna göre sorumluluk belirlenmelidir. Ancak burada sonradan eklenen sebeplerin neticenin faile objektif olarak isnad edilebilmesine engel olup olmadığının öncelikle araştırılması gerekir. (4) Ölümü meydana getirecek hareket sonrasında, bir başka hareket ölümü meydana getirse ilk hareket illi değere sahip değildir. (5)
Örneğin (C) nin verdiği kimyasal bir karışımla yavaş yavaş ölüme terkedilen (A)’nın, (B) tarafından silahla öldürülmesinde böyle bir durumdan bahsedilebilir. Kimyasal maddeyi maktule veren (C)’ nin hareketi neticenin meydana gelmesinde illi değere sahip değildir. Ancak (C) nin teşebbüsten sorumluluğu yoluna gidilebilir.
TCK’NIN 87. MADDESİNİN GEREKÇESİ: “Kişi suç teşkil eden bir fiili işlerken, kastettiği neticeden daha ağır veya başka bir netice gerçekleşmiş olabilir. Bu gibi durumlarda netice sebebiyle ağırlaşmış suç söz konusudur. Örneğin, basit yaralamada bulunulmak istenirken, kişi görme, işitme yeteneğini yitirmiş olabilir. Yaralama fiili gerçekleştirilirken, genellikle bunun sonucunda ağır bir neticenin meydana gelebileceği düşünülür. Örneğin gözün, kulağın üzerine sert bir biçimde vuran kişi, bu yumruk neticesinde mağdurun görme veya işitme yeteneğini yitirebileceği olasılığını göz önünde bulundurur. Ağır neticenin ortaya çıkacağının bu şekilde öngörüldüğü durumlarda, meydana gelen ağır netice açısından fail olası kastla hareket etmektedir. Buna karşılık, yaralama fiili sonucunda kişinin öngörmediği ağır bir netice de meydana gelmiş olabilir. Örneğin canının biraz yanması için mağdurun karın boşluğuna hafif bir biçimde vurulması hâlinde mağdur inhibisyon2 sonucu ölebilir. Bu gibi durumlarda ise fail, yaralama fiilini işlerken, mağdurun ölebileceğini tahmin etmemiş olabilir. 765 sayılı Türk Ceza Kanununda ve Hükûmet Tasarısının bazı hükümlerinde, kişi gerçekleştirmeyi kastetmediği böyle neticelerden objektif olarak sorumlu tutulmaktadır. Belirtmek gerekir ki, bu tür sorumluluk, ortaçağ kanonik hukukunun kalıntısı olan “versari in re illicita”, yani hukuka aykırı bir durumda olan bunun bütün neticelerine katlanır anlayışının ürünü olup, çağdaş ceza hukuku bu anlayışı çoktan terk etmiştir. Çünkü kusurun aranmadığı objektif sorumluluk hâlleri kusursuz ceza olmaz ilkesiyle açıkça çelişmektedir. Ülkemiz ceza hukuku öğretisinde uzun süredir objektif sorumluluk hâllerinin ceza mevzuatından çıkarılması gerektiği ifade edilmektedir. Bu talebin yerine getirilmesi, Anayasada öngörülen kusur ilkesinin zorunlu bir sonucudur. Madde metnindeki düzenlemeyle, meydana gelen ağır netice açısından kişinin sorumlu tutulabilmesi için, söz konusu neticeye ilişkin olarak en azından taksir dolayısıyla kusurlu bulunması gerekmektedir. Bu hükümle, meydana gelen kastedilenden başka ve ağır netice açısından sorumluluğun, kusura dayalı bir sorumluluk olması sağlanmak istenmiştir”.
1) Koca-Üzülmez, Genel Hükümler, 6. Baskı, s.233; Özgenç, Genel Hükümler, 8. Baskı, s.276; Ozansü, Mehmet Cemil, Ceza Hukukunda Kasttan Doğan Subjektif Sorumluluk, 1. Baskı, Ankara 2007, s. 191.
2) Koca-Üzülmez, Özel Hükümler, s. 200; Kaymaz, s. 75 vd..
3) Kaymaz, s. 80 vd.
4) Ayrıca bkz. Önder, Şahıslara ve Mala Karşı Cürümler, s.62; Centel-Zafer-Çakmut, Kişilere Karşı Suçlar, 2. Baskı, s. 164; Kaymaz, s. 86.
5) Önder, Şahıslara ve Mala Karşı Cürümler, s.62; Doktrinde bu hali sollayan nedensellik olarak isimlendiren yazarlar mevcuttur. Bkz: Hakeri, Hakan, Kasten Öldürme Suçları TCK 81-82-83, 2. Baskı, Ankara 2007, s.29.